Dr. Hüseyin Şahin-Psikolog/Eğitimci Yazar
“Krizler genellikle sinyallerini önceden verirler”
Deprem, savaş, tayfun, kasırga, kuraklık, sel, su baskını, yangın, kaza gibi her türlü zorlu yaşam olayları karşısında olduğu gibi bugünde, dünyaya yayılmış olan koronavirüs salgının oluşturduğu riskler nedeniyle insan olarak; bir yas sürecine girmiş olmamız, çeşitli stres tepkileri göstermemiz, kendimiz, çocuklarımız, ailemiz , sevdiklerimiz ve insanlık adına tedirginlik yaşayıp, endişelenmemiz, korku yaşamamız, kaygılanmamız, kendimizi yoğun bir stres altında ve çaresiz hissetmemiz aslında beklendik, normal durumlardır.
Bu nedenledir ki bugünkü salgın gibi zor bir yaşam olayı nedeniyle bir çok insanın “bazı travmatik stres belirtileri ve tepkileri göstermesi” gayet olağandır. Çünkü bugörünmez virüs şahsımız ve ailemiz için olduğu kadar, tüm insanlık ailesi için de ciddi bir kriz durumudur. Ve bu küresel salgın olayı karşısında bir çok insanın derinden etkilenmesi, farklı yoğunlukta endişe, kaygı, korku ve stres tepkileri göstermesi yadsınacak bir durum değildir. Bu noktada özellikle üç kavram üzerinde kısaca durmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bunlar korku, kaygı ve stres.
1.Korku
Hatırlatmak isterim ki, “karşı karşıya kaldığı bir tehlike karşısında insan doğal olarak korkar”. Korku kaygıdan farklı bir duygudur. Her şeyden önce korkularımızın kaynağı bellidir ve özellikle de daha çok fiziksel varlığımızın tehdit altında olduğu durumlarda ortaya çıkar ve biraz da uzun sürebilir.
2.Kaygı
Kaygı; bedenin ve zihnin, gerçek ya da hayali, tehdit ya da tehlike algısıyla oluşan bir durumudur. Vücudumuzun strese karşı verdiği doğal tepkilerdir Aslında geleceğe dair duyduğumuz korkularımız ve endişelerimizdir. Ve genelolarak kaygının üç temel bileşeninden söz etmek mümkündür. vardır. Bunları :endişeli,rahatsız edici düşünceler ve hisler;bedensel tepkiler ve bazı davranış değişiklileri şeklinde sıralamak mümkündür.
Daha çok sezgi ve düşüncelerimizle ilişkilidir. Genellikle kendimizi duygusal ve düşünsel olarak baskı altında hissettiğimiz, olumsuz düşüncelere kapıldığımız durumlardaortaya çıkar. Ve kas gerginliği, eklem ağrıları, çok yeme, çok uyuma, uykusuzluk, huzursuzluk, konsantrasyon bozukluğu , sosyal medyada çok zaman geçirme, boş verme gibi birtakım belirtilerle kendini gösterebilir.
Özellikle yanlış, yalan, eksik, doğru ve gerçekçi olmayan bilgi, açıklama ve yorumlar ile insanlarda olumsuz bir algı oluşturmaya çalışan kişi ve çevrelerin aktardıkları bilgiler ve verdikleri mesajlar; olumsuz düşüncelere ve karamsarlığa kapılmamıza, gidişatın her geçen gün daha da kötüye gittiğini ve başımıza kötü şeylerin gelebileceğini düşünerek endişelenip, kaygılanmamıza neden olabilir. Aşırı olmadığı sürece, insan olarak bugün yaşanan virüs salgını gibi zor yaşam olayları nedeniyle kaygılanmamız gayet normaldir.
Fakat, endişe ve kaygımızın aşırı düzeyde olması sağlığımız açısından riskli bir durumdur. Şöyle bir benzetme yaparak açıklamaya çalışayım: Nasıl ki yağmur toprak için yararlı , toprağın da ona ihtiyacı var ise; bizlerinde insan olarak sıkıntılı zamanlarımızda ve zorluk anlarımızda bir miktar kaygıya ihtiyacımız vardır. Ancak, yağmur aşırı yağıp da sele dönüştüğünde nasıl ki toprağa ve onun üzerindeki her şeye zarar veriyorsa; aşırı endişe ve kaygı da benzer şekilde beden, akıl ve ruh sağlımıza zarar verebilir, sosyal ilişkilerimizi etkileyebilir, yaşam düzenimizi bozabilir.
İşte bu nedenle, alışık olduğumuz günlük yaşam düzenimizin kısmen bozulduğu bugünlerde karamsarlığımızı arttıran, olumsuz düşünmemize yol açan tv programları, güvenilir olmayan bilgi kaynakları ve sosyal medya mecralarından mutlaka uzak durmalıyız. Tersine bize kendimizi iyi hissettirecek anlamlı, mutlu olacağımız, keyif alacağımızşeylerle meşgul olmak; günümüzü bu doğrultuda planlamak ve geçirmek çok daha doğru olacaktır.
3.Stres
Stres, günlük yaşamımızın bir parçası ve gerçeği olup, genellikle hayatımız normal seyrinde giderken beklenmedik bir engel ve tehditle karşılaşmamız sonucunda ortaya çıkar. Fiziksel ve ruhsal sınırlarımızın tehdit edilmesi ve zorlanması durumunda ortaya çıkan psikolojik bir durum olup, iç ve dışdengemizi bozabilir.Bizi zorlayan, engelleyen, kısıtlayan olaylar ve durumlar karşısında verdiğimiz tepkilerdir. İnsanlar genellikle stres yaşadıkları anlarda bedensel ve psikolojik sınırlarının ötesinde bir çaba gösterebilirler.
İşte yukarıda tanımlamaya çalıştığımız korku, endişe, kaygı ve stres gibi belirti ve tepkileri aslında kısaca; “beklenmedik bir zamanda ortaya çıkan herhangi bir engel, tehdit veya zorluk karşısında; bunlardan nasıl korunacağımızı, bunlarla nasıl başa çıkacağımızı, bu tehdit ya da zorluğun daha ne kadar süreceği ve sonraki süreçte bizleri nelerin beklediğine vs. dair bir belirsizliğin yaşandığı olağandışı durumlar karşısında ortaya çıkan normal ve olağan tepkilerimizdir”.
Tüm önemli olaylar karşısında olduğu gibi bugün de, karşı karşıya kaldığımız bu küresel koronavirüs salgını nedeniyle bir çok insan da ortaya çıkan, endişe, kaygı, korku ve stres tepkilerinin şiddeti ve yoğunluğu kişiden kişiye göre değişiklik gösterebilir. Önemli olan bu süreçte yaşadığınızyoğun kaygı, korku ve stres ile nasıl başa çıkabileceğimizi biliyor olmamızdır.
“Yaşadığımız sıkıntı ve zorluklar bazen, kendimizi keşfetmemiz ve olgunlaşmamız için Allah’ın lütfettiği bir ikram olabilir”
Göstereceğimiz bazı tepkiler ve yaşadığımız çeşitli olumsuz duygu halleri karşısında , eğer akıl, idrak ve irfanmelekelerimizi kullanarak dürüstçe kendimizle yüzleşmeyi başarır da insan özümüzle sahici bir kararla buluşabilirsek, aslında “çaresiz ve yalnız olmadığımızı” da anlamış oluruz.