
2008 yılından itibaren içerde Kemalist
“Devletin kansız dönüşüm geçirdiği bütün süreçlerde benzer sorunlar yaşanır. Toplumun ancak ve sadece devletteki değişimlere bağlı olarak değiştiği ülkemizde, “devletin dönüşümü” bir tepkime ve zincirleme reaksiyonlar bütünü olarak gelişir. Devletin dönüşümü, esas olarak devlete egemen olan elitler blokunun değişmesi demektir. Devleti kuşatmış bulunan bu iktidar bloku, hegemonya çeperine dahil olan yeni elitlerle çelişik birlikteliğe mecbur kalır. Egemen elitler blokuyla yeni elit adaylarının bu metazori çakışması devlet kertesinde bir “iç tepkime” meydana getirir. Süreç kendiliğinden geliştiği için bu çakışma, açık ve şiddetli bir çatışmaya dönüşmez ama sürekli ve hafif titreşimlere
Devleti dönüştürmek
Yaklaşık doksan yıl sonra yeni bir kendiliğinden dönüşüm yaşayan ‘devlet’in, İslamcı siyasi gelenekle yaşadığı süreç yine benzer bir pozisyona dönüşmektedir. Statükocu elitlerin dönüşmek zorunda kalma sıkıntısının kin dolu direnişi ile İslami kimlikli siyaset kadrolarında somutlaşan yeni elit adaylarının mütereddit değişimciliği, yeni bir hegemonya paradoksu doğurmuştur. Devlet içinde son zamanlarda meydana gelen ve önümüzdeki dönemde artacağı muhtemel olan ‘tepkimelerin’ anlamı budur. Derin devletin kabuk değiştirmesi, eski ve yeni elitler arasında süren çift yönlü bir ‘hazım’ ve kabullenişi zorunlu kılmaktadır. Hegemonya paradoksu, siyasal elitler arasındaki soğuk barışla, kendiliğinden dönüşümün sıcak dayatmaları arasında geçici bir denge kurmuştur. Bu dengeyi bozacak olan taraf, devrimci müdahaleye hazır olduğunu ilan etmiş olacaktır.
Devletin dönüşümü ile ortaya çıkan paradoksun devlet içi tepkimelerin yanında bir diğer sonucu da bütün topluma ve hayatın her alanına yansıyan ‘zincirleme reaksiyonudur.
ktidar blokunda ortaya çıkan sorunun bir benzeri de bütün toplumsal ilişkilerde kendini gösterir. Ticaret, sanayi, medya ve fikir dünyasında,
Yukarıdaki satırlar, 1999 yılında bir dergi sayfasında yer aldığı sırada, 28 Şubat süreci ‘bin yıl sürecek’ deniyordu. Türkiye, 28 Şubat sürecinden sonra derinleşen hegemonya paradoksunu 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden itibaren millet iradesi lehine çözme yoluna girdi. Değişim irade ve çapından yoksun eski elitlerin millet iradesine karşı şapkalarından sürekli eski usul ‘beyaz kuvvetler’ sahaya sürme alışkanlığı ise 2014 cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde tekrar nüksediyor. 2008’den itibaren içerde Kemalist
2007-2008 döneminde Kemalist Cumhuriyet mitingleri, Türkçü-Solcu Kızılelma ittifakı ve 27 Nisan muhtırasıyla heveslenilen ama akim kalan CHP-MHP koalisyonu ‘projesi’, şimdi nihilist gezi çapulculuğu ve Pensilvanya destekli ‘Yeşilelma koalisyonu’ olarak sahnede. Neyse ki, zamanın ruhunu okumaktan aciz eski oligarşinin çapı, tıpkı batılı efendileri gibi, yeni
Küresel Kemalizm
Kemalist
Osmanlı ruhuna yaslanarak dipten gelen dalganın milli irade olarak tecelli ettiği bir süreç yaşanıyor. Hafızalar tazeleniyor.
Devlet şaşkın durumda
Öte yandan, Osmanlı dahil, Cumhuriyet devri boyunca ilk defa devlet sıradan kitlelerin söz ve karar verici iradesi karşısında şaşkın durumda. Hegemonyanın salt devlet kertesinde olup biten diyalektiği, şimdi sokağın, caminin, ‘dağdaki çoban’ın oyuna dahil edildiği yeni bir deneyim yaşıyor. ‘Mahalle baskısı, sivil dikta, sandığın yetersiz meşruiyeti, çoğunluk egemenliği’ vb. demagojiler, oligarşinin halka dönük eski hegemonik bakışındaki kibri dışa vuruyor. Öte yandan milletin doğal refleksleriyle ilerleyen değişimci irade de henüz kendisini hukuki bir temelle sağlama almış değil. İşte bu boşluktur ki, sadece karizmatik bir liderin kararlılığı ve inisiyatifiyle ilerleyen ve her tür iç ve dış manipülasyona açık pozisyonlu değişim süreci, hegemonya paradoksunu tekrar gündeme soktu. Neyse ki, bu defa en önemli avantaj, Kürt sorunu kartının, dolayısıyla askeri vesayetin devre dışı olması. Böylece, bu defa hegemonya paradoksu eski elitlerin tamamen tasfiyesiyle sonuçlanacak devrimci bir sonuç üretebilir. Bu sonuç, devletin millet tarafından temellüküdür. Bunun göstergesi ise Osmanlı sonrası devletten dışlanan Kürt kimliğinin ve dindarların devleti yeniden sahiplenmesidir. Özellikle Kürtlerin de devleti olabilen kerim bir siyasal entite, hegemonya sorununun millet lehine kalıcı çözümü manasına gelecektir. Çünkü Kemalist baskıya tepki olarak ideolojik bir kimlik kazanan ve çözüm süreciyle birlikte yeniden asli özüne kavuşan doğal Kürtlük, mayasındaki Osmanlı-İslam-Anadolu ruhu ve kadim geleneği itibariyle seküler Türkçülük adına terk edilmiş doğal Türklüğün ve diğer millete ait kimliklerin vasıflarını da mündemiçtir. Bu nedenle, ruhları Kemalizmle zehirlendiği için milletimizin asli vasıflarını asla anlayamayan eski düzen partilerinin korku ve panik karışımı tepkilerine aldırmadan, bütün ırkçı refleksleri İslam’la tasfiye etmek şarttır.
Yeni ve büyük Türkiye, devletin ve siyasetin milletin rotasına göre yenilenmesiyle kurulabilir. Bunun siyasal karşılığı, eski rejimi kansız bir yolla dönüştüren AK Parti’nin misyonunu yeni bir anayasayla tamamlamasıdır. Ak Parti’ye karşı gerçek muhalefet ise, partizanlığın ötesinde bütün toplumun kaderini ilgilendiren bir sağduyuyla daha ileri alternatifler oluşturmakla mümkündür. Bu çerçevede, MHP ve BDP’nin temsil ettiklerini vehmettikleri kimliklerin sahicisiyle-doğal Türk ve Kürtlerle- tanışmaları toplumsal bütünleşme ve barışın en kalıcı sigortası olacaktır. CHP’nin ise, peşine takıp umutsuz eski rejim bağlılarına çevirdiği kitleleri devletle gereksiz bir çatışmaya sürüklemek yerine, ‘Müslüman sosyal demokrat’ bir çatıya dönüşmesi yeni Türkiye demokrasisi için bir diğer sağlıklı sigorta olacaktır. Aksi halde, bütün hak, özgürlük, çözüm ve diğer taleplerin tek elde, tek partide, tek bir kişide toplanmasından şikayet etmeye kimsenin hakkı yoktur. Türkiye, 2014 seçimlerini eski Türkiye oligarşisinin son hamlesini boşa çıkartarak atlatabilirse, hegemonya paradoksu kalıcı olarak millet lehine çözülecek. Millet iradesi, belki ilk defa köhnemiş bir düzeni kansız yıkarak yepyeni bir devletin inşasını sağlayacak. İşte o zaman sadece yarım kalan Mısır ve Suriye devrimleri değil, yarım kalmış Nizam-ı Alem misyonunu da tamamlayacak sürpriz bir sayfa açılacak. Bu sayfaya sadece Ak Parti değil, bütün diğer partilerin de katkı sunmasını sağlamak için 30 Mart sonrası yeni bir Milli mutabakat süreci başlatılmalıdır.
ahmetozcan1@yahoo.com
Star / Açık Görüş
———————————-
Ahmet Özcan
DİĞER KÖŞE YAZILARI
- Müslümanız, sizin gibi olmayacağız! – (Ahmet Özcan)
- “Darüs Selam’a hoş geldiniz” – (Ahmet Özcan)
- Barış sürecinden ‘kerim devlet’e… – (Ahmet Özcan)
- Kürdistan`dan dostluk selamı: Ser seramin ser çavemin – (Ahmet Özcan)
- Ortak acı, adil hafıza: Örtülü sömürgeden gerçek devlet olmaya doğru – (Ahmet Özcan)
- Kemalizm’in bataklığından entelektüel çıkmaz! – (Ahmet Özcan)
- Ortak acı, adil hafıza: Örtülü sömürgeden gerçek devlet olmaya doğru – (Ahmet Özcan)
- Devletin dini adalet dinin devleti özgürlüktür – (Ahmet Özcan)
- Derin Anadolu`nun Sessizlik Senfonisi – (Ahmet Özcan)
- Ulus’tan Millet’e geri dönerken; umut, ateş ve duman – (Ahmet Özcan)